30 Kasım 2012 Cuma

Oha


Oha bu tipsizin bile sevgilisi varmış lan!Dediğim o andaki bakışım.

Öyle!


Ders var dediler


Çok değil bugün itibari ile alacağım şekli görüyorsunuz.Her ne kadar gramerleri kavramış olsam bile hala hata yapıyorum o yüzden bugünden itibaren pislik gibi çalışmam lazım.
Öyle işte hacılar.Ayrıca yakında kumaş almam lazım çünkü kendime bir perde dikeceğim.En azından terzi makinesinden azda olsa anlıyoruz.Hem halamda istersem bana terzilik öğretirmiş.Oha o zaman kendime etek dikerim çok pis ya..Bu arada annem sütlaç yapacakmış sabırsızlık ile bekliyorum.Hala aşure yapmadı annem ağlayacağım artık.Komşular sözde aşure yapıyor su resmen su.İçine azıcık buğday atınca aşure olmuyor komşu teyze huuuu...
Evet bebekler.Bu hafta fena değildi.Bir haftayı babamın olayı haricinden sakatsız kol bacak sağlam çıkardık.Ama artık taramalı tüfekle vurula biliriz çünkü sınav günü emin adımlarla yaklaşıyor.
Bu arada Kasım ayıda bitiyor.Artık başka kasımları beklersiniz her halde.
Tüm gün kulağım kaşındı ya sinir krizi geçireceğim görende pis kaka bir kız olduğumu sanıp benden tiksincek.Ama değilim vallahi kulağımın içinde yağ asitleri birikmiş ben ne yapayım.Doktor bir damla verdiydi kaybettim of şimdi doktora gitmek lazım.Zaten burnum kanıyor ya buda nereden çıktı anlamadım bu hafta 3 kez kanadı.Talihime bak yarabbim.Neyse en azından bademciklerim toparladı hemen.
Bu arada beni bugün bilinçli olarak ıslatan şoför bozuntusu umarım yanından dev bir tır geçer ve tamamen ıslanırsın ne pis adamsın nasıl sapıksın koca yolda bilerek gelip beni ıslatıyorsun psikopat şizofren seni.
Öyle bana şans dileyin.
İngilizce sen beni parçalamadan ben seni parçalamaya geliyorum öptüm.
Kırmızı beremi takarak siftahı yaptım herkesin dibi düştü.Herkes takmak istedi bende ;"Bitliyseniz ellemeyin!!." diyerek bir cadalozluk yaptım.Bu yaştan sonra belimden uzun saçlarımla bit falan ayıklayamam ben resmen kazıtmak lazım olur o zaman tövbe Bismillah.
Öyle ben kaçar.
Kocaman gülücükler.

şemsiye


Yağmurlu bir gündü.Bir şemsiye korumuştu bizi içimize işleyen soğuk yağmurdan.
Nasıl sevmiştim şemsiyeyi.Nasıl girmiştik altına.Korumuştu bizi kötülüklerden.
Bir şemsiye vardı bizi koruyan.Ve aynı gökkubenin altına taşıyan bizi.
Yağmurlar yağar mı serin akşamlara.Yağmurlar yağıyor yine.
Şemsiye artık beni koruyor her şeyden.Bir şemsiye var.Severek sahiplendiğim.
Bir şemsiye var buruk acım gibi sıkı sıkı tuttuğum.Sende gitme dediğim.
Bir şemsiye var beni koruyup kollayacak.
Halbuki ne çok sevmiştik biz o şemsiyeyi.Severek almıştık elimize.
Tüm benliğimizi sığdırarak yürümüştük şemsiyenin altında.
Islanmamaya ,ıslatmamaya çalışarak.
Kaç çatının altından geçmiştik şemsiyesiz.Islanmıştık kedi gibi.
Şemsiye sen korursun beni her şeyden.
Nasıl çaresiz nasıl ürkek koşturduk yollarda.
Şemsiye sen yalnız koyma beni burada.Şimdi şemsiyeyi ben tutarım.
Şemsiye saracak beni soğuk günlerde.
Ve gökkubenin altında bir şemsiyenin altında olacağım.
Göz yaşı dolu günlerde.
Sahi yağmur sen niye ağladın delice.
Kimler üzdü seni.Kim kırdı kalbini.Kim sevgisiz bıraktı seni.
Kaç melek saldın toprağa.
Kaçı düştü saçlarıma.
Şemsiye artık bir sen bir ben kaldık bu gece.
Bir şemsiye vardı.Uzak diyarların yumuşak iklimlerinde.Bir şemsiye altındakini gizleyecek.
Bir şemsiye her şeyi bilecek.




29 Kasım 2012 Perşembe

uyku

devamlı uykum var.
ve bu kahrolasıca olayın üstünden gelemiyorum.hep uyumak .devamlı uyumak.100 yıl uyumak istiyorum.uyku sarmış dört bir yanımı.
neyse ödevi bitirip yatmak lazım.
rüyalarım.
bekleyin geliyorum.
yarın cuma ya süper işte.
cumaları seviyorum.

buda yatar.yatık buda.(iğrenç esprilerimi tek ben anlıyorum.)

Artık

Artık ikimizde ağlıyoruz ve eski günleri özlüyoruz.Ama elimizden bir şey gelmiyor.
Geliyor ama ellerimiz tutmuyor.Bir şaşkın bir zalim gibiyiz.
Birbirimizin ayaklarında ipler ve bunlar boyunlarımıza bağlı.
Yürüdükçe başka yöne boğazımızı sıkar durur.Gittikçe öldürür.
Şarkıları dinleyemiyoruz artık.Çünkü ağlıyoruz içten içe.
Bu yüzden içten içe küstük hayata delice.
Artık biz şaşkın bir haldeyiz.Sudan çıkmış balık.Kanadı kesilmiş kuş.
Yollarda herkes bize benziyor.
Ve ellerimiz o şarkıya gelince ileri tuşuna basıyor.
Artık biz iki zavallı.İki ruhsuz.
Yalnızken anlıyoruz her şeyi.Ve tutunamadığımızı fark ediyoruz hayata.
Eski anıları her an yaşayıp o özlemle yas tutuyoruz.
Dallarımız başka şehirlerde farkındayız delice.
Artık biz.Şiir kitaplarındaki.Artık biz romanlardaki.
Gece yatağa girince yastığa başını koyunca gelen huzur gibiyiz biz.
Huzur uykuda.Belki rüyalarda umuduyla.Belki biz.
Artık.Belki.Bile bile.Keşke.



28 Kasım 2012 Çarşamba

God


Teşekkür ederim süper bir mesaj :)

şükür

canım babam geldi en güzel şeyler sizi bulsun :)
Allah kimseyi anne babadan ayırmasın

Diş

2 gündür kabuslarla doluyum gene.Tam kurtuldum desem geri geliyorlar.
Bu gece rüyamda dişimin koptuğunu yere düştüğünü ve bir doktorun dişimi ufalayıp ,"Korkma düzelecek." demesiyle uyandım.
Diş görmek iyi değildir derler.
Kalkar kalkmaz anne ve babama bakıp şükür ettim.Anneme rüyamı anlatınca "hayırdır inşallah kızım " dedi.İkimizde rüyalarımızdan korkarız.
Tüm gün acaba birine bir şey mi olacak diye düşünmekteydim.KYK ile ilgili işlerim olduğu için arkadaşlarımın  davetini kabul edememiştim ama Ege Üniversitesi acayip yavaş bir yer olduğu için 12 de verdiğim evrak ancak yarın çıkar dediler yalvardım hadi 3 buçuk gibi gel yardım edeyim deyince kalem dairesi çıktım.Eve gidip eşyalarımı bırakayım sonra babamla işleri halledeyim diye düşünerek eve döndüm.Tam katımıza geldiğim an bizim kapı açıldı ve babam gözü yaşlı bir şekilde çıktı.O an birine bir şey mi oldu Allah'ım diye düşündüm."Baba ne oldu?" diye cıyaklarken ;"Kalbim sıkışıyor dayanamıyorum çok kötüyüm." dedi.Nasıl korktum.Eşyaları fırlattığım gibi koştum peşinden.
İçim içimi yiye yiye.
Annemde geldi.Tabii almıyorlar bizi sonunda annemi aldılar.
Şükürler olsun iyiymiş.Bir ara annem çıktı sen gir dedi.İlk istemedim ama sonra ya bir şey olursa diye korkup girdim kendi gözlerimle iyi olduğunu görünce çok mutlu oldum.
Çok içeri almadıkları için anneme bıraktım geldim.Yoksa dışarıda avluda oturmak zorunda kalıyorum.Tek avantaj evin yakın olması.
Öyle işte rüyam çıktı gerçekten.
Neyse şükürler olsun.Her şeye. Rabbime..

27 Kasım 2012 Salı

Vurdu ve;

"Göğsüne vurdu ve yüreğine şöyle çıkıştı: Dayan yüreğim, daha kötüsüne dayanmıştın!"

26 Kasım 2012 Pazartesi

Beste

Bir beste gecesine daha merhaba!

Gece

Gökyüzü gece yıldızlara açmış koynunu kim saracak
Karanlığın içinde parlayan güneşleri kim okşayacak
Durma anlat diye çırpınan kalbi artık kim attıracak
O pamuk elleri artık başka eller mi tutacak

Yüreği meskende esir düşmüş mahşerde
Sormadan gitmiş hileyle bakmadan bir gece
Soru sormadan durmadan

Yıldızlar kayıyor dilekler tutalım delice
Her güneş bir gün doğar bakalım biz bu gece
Sönmeden alevleri sevdanın dumanlar
Ekmiyor gündüzlere umut dolu tohumlar

Yüreği uzak diyarlarda donmuş gece ayaz
Son bahar eserken ensenden kondurur yanaktan
Biraz sokul sıcaklığın yayılsın uzaktan
Girme başka gecelerin koynuna başka geceler ayaz..

G.


Sunum günü

Bugün büyük gündü.
Kiraz çiçekleri ile ilgili sunumu mu yaptım.
Resmen kalp krizi geçiriyordum.Normalde hiçbir zaman sosyal anlamda sıkıntı çekmemiş her zaman lider konumunu üstlenmiş bir insan olarak İngilizce bir sunum yapmadan önceden bu kadar korkacağımı panik olacağımı tahmin dahi edemezdim.
Her zaman insan içinde konuşurken aşırı rahat olabilen ben.Her türlü anlatmada,kürsüde ki o stresten uzak Gülnihâl gitmişti.Benden önce çıkan arkadaşım öyle güzel bir sunum yapınca ve onun kağıdı toplasan 1/4 kadar dolu bende 4 koca sayfa var.
Kız en sonunda bir şov yapınca hayda çıta iyice yükseldi demek zorunda kaldım.
Bende boş gitmedim tabii slayt hazırladım.
Kiraz çiçekleri ve Hanami (Çiçek partisi) nasıl olur gösterdim.
Hoca "Ben Gülnihâl ve K.'den böyle bir sunum bekliyordum zaten beni yanıltmadılar.Ama sen E. bunu iyi kullandın."dedi.
Çıktım latince sıralıyorum herkes kalp krizi geçirdi bu nece falan der gibi.Neyse başladım bir yandan slaytları gösterirken bir yandan devam ettim.
Herkes,hocada dahil beğenmesine rağmen ben yeterli bulmadım.Daha iyi bir şeyler çıkartmak istiyorum.Herkese göre gayet güzel idare etmişim baya beğenmişler.Ara ara Türkçe çeviri yaparak bunları sadece İngilizce olarak okumadığımı anladılar.
Sonuç olarak iyidi.Şükürler olsun..



Boş

Egolarımız bedenlerimizden büyük.!
Bir şeylerin arkasına nasıl saklanıyoruz değil mi?..Ben bile birilerini suçlamaya öyle ihtiyaç duydum ki.Aslında suçlanacak kimse yok.Herkes kendi hayatında işte.Aslında gerçek anlamda değer verdiklerimi ele alıyorum.Eminim kimse beni üzmek niyetinde bile değildi.Yada ben büyük bir Polyannayım..
Neden birileri beni zamanında üzen insanları kötülediği zaman onları koruyorum.Evet kızmıyor muyum?Evet ,bazen anlam veremiyorum..Ama yine de Sezar'ın hakkını Sezar'a vermeli.Yiğidi öldür hakkını ver derler.
Tabii üzülüyorum.
Tabii içerliyorum.
Çok ağladım.Utanmıyorum ki.Ağlamak nasıl iyi geliyor.Halbuki ağlamayınca yüreğinde koca bir acı ile tüm gece tavana bakarsın.Göğüs kafeslerini açsınlar içinde yatanı alsınlar istersin.Ama ağlayınca tek başına kimse duymadan ellerini ısırarak işte o zaman biraz açılır zihnin.O ağır kalbin.
Her şey boş.
Evet! Egolarımız Boş işte. Bencilliklerimiz boş.O kadar narsistiz ki kendimizi seviyoruz bir tek.
Halbuki üstümüzden o kılıf düşünce bir anda suçlayacak kimseyi bulamıyoruz.
O gün anladım ki kimse suçlu değil.
Ben hayat menkibemi yaşıyordum.
Alın yazım buydu.
İçimin hep buruk ve korkak olmasının bir nedeni buydu diyorum belki de..
Ne kaderin üstüne atabilirdim suçu ne başkalarının üstüne.4 duvara konuştuğum kadar kimseye konuşmadım.Kimseye dökmedim içimi burada döktüğüm gibi.
Keşke kalbim bir kitap olsa.Açsam ve okusa insanlar.
Ama biliyorum onu bile yanlış okurdular.
Sümerler yazıyı bulduğundan.Adem ve Havva konuştuğundan beri hala anlaşamıyoruz.Çünkü hepimiz korkuyoruz.
Gördüklerimizden.
Göreceklerimizden.
Bende korkağım..
Bende kaçtım..
En çok üzüleceğimi bile bile.Daha beterinden kaçtım.Sonucu hiç öğrenmemek pahasına.Yuvama sindim.Boş her şey..Kalabilirdim yapabilirdim.Ama değer miydi? Daha doğrusu kalmak doğru olur muydu? 
Değ-mek doğru bir kelime değil biliyorum.Dünyada aldığımız her karara değer.Kararlarıdır insanı değerli kılan.
Kendime hep sordum durdum.
Hep merak ederim ben bu kadar sorarken neler olur.
Korktum kaçtım..
Evet çünkü daha fazla yara almaktan korktum.
Daha beterinden korktum.
Ben İsa değildim.Bir yanağıma tokat yiyince öbürünü uzatayım.Ben buydum işte..
Hatasıyla,güzelliğiyle,hırçınlığı ile,sabrı ile sadakati ile bu kadardım.
Hayat boş değil.
Boş olan şişme hayatlar.
Bizi mahveden kararlar.
Ama sonuç ne olursa olsun.
Ben kendi yolumda.Benim yanımda durmak isteyenlerle.Kendi ayaklarımın üstüne dimdik basan biri olacağım.Hep tek girdiğim hayat ile savaşımda.
İsteyen kolum.İsteyen kanadım.İsteyense anım..Olacak.



25 Kasım 2012 Pazar

Kiraz çiçeğini yakından tanıyalım

Yarın İngilizce yapacağım sunum için konu düşünmem gerekliydi.Öncelikle deli gibi heyecanlıyım.Ve ne konu yazmam gerektiğini bilemedim.Sonra dedim ki kendime ;"Seni en iyi anlatan en sevdiğin çiçekleri anlat." ve bu çalışamamı demin itibari ile tamamladım.Tabii tüm gece İngilizce sunumu ayna karşısında bir süre tekrarlasam iyi olur.
Çok sevimli birde slayt yaptım.
Yarın bana şans dileyin.

Aile:Rosacae
Genus:Prunus
Latince adı:Prunus Serrulata
Genelde Japon Kirazı olarak bilinen Prunus Serrulata çoğunlukla "Sakura" adıyla çağırılır.Sakura Japonca bir kelimedir.Aynı zamanda ;"Hill Cherry","Oriental Cherry" ve "East Asian Cherry" adıylada Kore,Japonya ve Çinde bilinmekte.
Bahar ayında pek çok yerde festivalleri vardır.
Çiçekleri dikenli bir kısa dal üzerinde 2 ile 5 düğüm arasında ilk tomurcuklanır.Bunların yabani olanlar 5 yapraklı ve beyaz renklidir.Çoğu zaman erik çiçeği ile benzetilir.Kiraz çiçekleri açık pembe,pembe tonlarında olan bir çiçek türüdür.
Meyvesi olan kiraz tüm dünyada aynı şekilde olup çapı 8-10 mm arasında değişmektedir.
Hanami kiraz çiçeklerinin açılıp dökülmeye başladığı bir zamandır.
Aslında kiraz çiçeği festivalleri ilk olarak yapılma nedeni pirinç hasat zamanını kutlamak içindi.Fakat artık günümüz de tüm dünya bu güzel çiçekleri izleyip gelenekselleştirmiştir.
Her sene Japonya'da , Amerika,Kore,Çin,Filipinler,Finlandiya -Helsinki ve Georgia'da etkinlikler ile bu güzel ağaçların çiçeklerinin dökümü için binlerce insan 1 hafta önceden toplanır.
Hatta Japonya'da Hanami o kadar önemli hale gelmiştir ki hava tahmin raporu yapar gibi Sakura döküm raporları vardır insanlar Kiyoto,Fuji .... şehirlerine gidip onların dökülmesine kadar süren süre zarfında orada çadırlar kurup ,yemek yiyip,içkiler içip o mükemmel ana şahit olmak için beklerler.Tabii ki sadece buda değil en güzel Kimonolar giyinilir pek çok şenlikler düzenlenir.
1912 senesinde kardeşlik için Tokyo şehrinde Kiraz ağaçları Washington şehrine gönderilmiş ve böylece her sene yapılan "The National Cherry Blossom Festival" etkinlikleri başlamış oldu.
Japon halkı ve tüm dünya bu güzelim çiçeklerin dökülmesini izleyip pek çok güzel güzel şiirler ve şarkılar yazılmıştır.
Bu şiirlerden 2 tanesini daha önceden paylaşmıştım.
Hanami aslında sayfalarca yazılabilecek durum ama bu kadar kiraz çiçeği benim bünyeme bile yeterli bugünlük.


                                                     Kim ne derse desin kiraz çiçekleri başkadır...



Sakura


If there were no cherry blossoms in this world
How much more tranquil our hearts would be in spring.
Ariwara no Narihira (825 - 880)

Üzgünsün

Rüyamda gördüm seni
Uzun bir gecenin sabahında
Artık görmem sanarken
Gördüm seni
Üzgündün bana bakarken
Yüzün allak bullak
Biraz kederli
Bana bakıyordun
Yansımanı gördüm
Dönüp sana baktım
Ağlıyordun
Başını cama yaslamış
"Pişmanım" diyordun
Üzgündün
Üzüldüm seni görünce
Nereden gelmiştin delice
Bir serin rüzgar gibi estin
İsteyince
Uzun gecenin sabahı
Bitince
Uyandım ter içinde
İçimde deli bir endişe
Görmem sanırdım
Bilmem aldanırdım
Üzüldüm seni böyle görünce
İçime keder düştü
Yüzünü görünce..

cherry blossom


"In these spring days,
when tranquil light encompasses
the four directions,
why do the blossoms scatter
with such uneasy hearts?"
Ki no Tomonori




24 Kasım 2012 Cumartesi

Mim var dediler :)

Mimlendik gene.
Mim olayını seviyorum ben :)
Düşünmesi de yazması da ayrı bir keyif geliyor bana..Haydi başlayalım..


Hayatınız bir film olsa hangi filmde başrol olmak isterdiniz?
Gerçekten zor bir soru ile başlıyorum. eternal sunshine of the spotless mind filmindeki Clementine karekteri ile öyle benzeşiyoruz ki o yüzden o filmin başrolü olmak isterdim ne olursa olsun her durumda tekrar tekrar olsa da sevdiğine kavuşuyordu.

Sizi anlatan en iyi, en unutulmaz film sahnesi hangisi olurdu?
Eminim binlerce sahne vardır ama en en en etkileyen hangisi, sizce?



Aklınızda en çok yer eden, adeta başucu cümleniz olan replik hangisi?
ilsa [ingrid bergman]:
sana sonunu bilmediğim bir hikaye anlatayım mı?
rick [humphrey bogart]:
anlat.
ilsa [ingrid bergman]:
seni seviyorum...

Casablanca filminden bir replik...Çok anlamlı..İlsa çok haklı.

Ve son olarak filmlerle adeta bütünleşmiş o güzelim film müziklerinden favorileriniz hangileri? 

Billie Holiday - I'll be seeing you         The Notebook filminde beni benden alan şarkıdır..

Berkant-Nisan Yağmuru  Kadın Asla Unutmaz filminin unutulmaz şarkısı..

Esin Engin-Seven ne yapmaz   Seven Ne Yapmaz filminin unutulmaz şarkıdır..

Audrey Hepburn-Moon River   Breakfast at Tiffany's filmin en güzel sahnesidir...

Ben kimi mimlesem diye düşünüyorum ama ikinci kere mimlemek hoşuma gitmiyor özellikle mimlenmek isteyenler lütfen beni bilgilendirsin..
İpekto özellikle isterse yapabilir.
Hemera&Nyks,Orlando,LaLa,Deeptone,Düşlem,Şanselize Bulvarı....İsteğe bağlı yapabilirler..


Otizm hastalık değil farklılıktır.


Bir Otizmli çocuğun ağzından Otizmi dinlemek ister misiniz?
Unutmayın ondan utanmanıza gerek yok.Onu eve hapsetmeyin ona her şeyi basit basit anlatın.Otizmli insanların bir yere odaklanma özellikleri çok kuvvetlidir o alanı bulun ve yönlendirin.
Unutmayın Otizmli bir çocuk geleceğin bilim adamı olabilir.Siz onu sevip destekleyin yeter.


Ardımda

Ardıma bakmadım mı?
Öyle yürüyüp gitmek isterdim halbuki dönüp dönüp baktım.Tanıdık bir yüzü arar gibi.Ama yoktu.Çaresiz kaldım.
Gitmek istemezdim.Uzun bir süre kalmak isterdim.
Bu kadar tez olacağına hatta böyle olacağına inanmazdım.
Ardıma bakıp durdum.Bir nefes,bir ses,bir gülüş,bir söz,bir yazı bir şeyler aradım durdum.
Çok mu keskinim.Hata mı yaptım diye sordum kendime.Günlerce,gecelerce,aylarca..
Ama ne bir el gördüm ne bir yazı ne bir haber.
Bazen güzel ellerine bir oje sürersin hep seninle kalsın istersin halbuki ne kadar yakışmıştır sana.O bunu fark edemez ama herkes ellerine ne kadar yakıştığını söylerler.Ama oje bir gün yavaş yavaş sökülüp gitmek ister.3 şans vardır birincisi çirkin bile dursa onun seninle kalmasını sağlamak,onu salmak çünkü oje çıkmak ister yani aseton ile sileceksin, en son olarak tamam kalsın ama üstüne aynı renk süreyim böylece belli olmasın demek.
İşte hayat böyledir.
Ardıma dönüp baksam bile elimden bir şey gelmez anlarım.
Kaderciyim aslında.
Bir şey alnına yazılınca her ne olursa olsun olurmuş.Ya da kaderinde yoksa ne yaparsan yap olmazmış.
Kader yollarımızı belirler.



23 Kasım 2012 Cuma

Oğuz Atay Derki;

“Öldükten sonra insanların bir yerde buluştuklarını söyleyenlere inanmak isterdim. Yaşarken, ne sıkıcı ve soluk insanlarla birlikte geçiriyoruz ömrümüzü. Hiç olmazsa öldükten sonra, aralarında bulunmaktan zevk alacağımız insanlarla yaşasaydık. Fakat ne garip, onlar da yaşarken görmek istemiyorlar birbirlerini. Belki öldükten sonra anlarlar.”

Oğuz Atay


iyi olcam

Karnımda bez içine sarılmış tarhana ile geziyorum.Evet doğru duydunuz annem tarhana yapıp karnıma sardı.Resmen tuvaletle kardeş oldum.Ama annemin şifalı elleri olayı çözdü ne mide bulantısı kaldı,ne çıkarılan pislikler.
Ayaklarda patik bele sarılmış nesneler ve ben.
Hasta olduğum zaman  tam hasta oluyorum.Şükür bu sene ameliyattan önce çok grip oluyordum ama artık şükür ondan kurtuldum.
Ayaklarım elektrikli sobaya yapıştı neredeyse.İyi oluyorum sanırım..



Korkuyorum


Ağlamışsın yalan söyleme anlamışsın sevgisiz olmazmış
Özlemişsin elinde kalem mısralarında özlem ve sitem

Becerememişsin bir tanem yazılarından anladım
Okudum çok özledim ben de çok çok ağladım
İnan bir tanem inan ki ikimizi hayal ettim
Avundum düşlerimle seni kendime inandırdım ben

Korkuyorum sana söylemeye
Ya beni sevmiyorsan eğer

Ya beni reddedersen
işte o an bittim ben
İnan bir tanem inan ki ikimizi hayal ettim 
Avundum gülüşünle seni kendime inandırdım ben

22 Kasım 2012 Perşembe

I am learning English

The funniest things I wrote;
"He have got working power."
"Love is blind." (I think it is not funny.!!)
"He know  everything." ( Create = ' He wants to know everything.")
"I am singor." (create = I am a singer.)


I am learning English but I don't like Grammar..I hate Grammar because I don't know  even Turkish Grammar.
( Hata olabilir :'( )

Happy Day

Merhabalar;
Uzun zamandır böyle iç açıcı şeyler yazmadım.Aslında öyle devamlı depresyon stayla falan takılmıyorum.Mutluda oluyorum.Ama bugün ilk defa sınıf arkadaşlarım ile gezmeye gittim ve çok eğlendim.
Geçen hafta gidememiştim ve bu hafta gitmek istiyordum.
Sınıfın çoğunluğu hatta en beklenmedik bizim oğlanlarda gelince hatta üşenmeden full mercekli Canon fotoğraf makineleri ile gelince ki ben o makinelere sarılıp uyuyabilirim.
Neyse konuşuldu ne yapacağız ? Sinemaya mı gitsek ? Yemek mi yesek ? diyorlardı ki ben iş bitirici araya girip "Bowling oynayıp yemek yiyelim bence sonra gezeriz" dedim.Ve hepsi böyle mutlu oldu.
Ama hepsi şaşkın ve bana "Hiltonda mı gerçekten,bizi almazlar,şaka mı yapıyorsun?" demeye başladılar.
Ve gördüler bayıldılar.Ama herkes aç yemek yemeğe gittik ve hepsi beklerken verin paraları bu böyle olmaz deyip hepsine yemeği aldım.
Ben patates kızartması sevmediğimden devler yedi.
Oradan Bowling için çıktık.Bu sefer hepsi aşina olmuş durumdaydı.Bu arada normalde kendi 38 numara ayaklarımı büyük sanarken bazen 39 da giyiyorum.
Benden 10 cm kısa (benim boyuma ayağım uygun ) kızın ayakları 40 numaraydı.İnanılmaz bir durum.Neyse biraz utandı zaten.
3 takım olundu benim takıma bir kız ki pek muhabbetim yok ama bugün muhabbeti kurduk.Birde benim kanka oğlanlar geldi.Sözde ben oynmayı biliyorum ya paso yenildim.Ama resimler çekilmekten.Gangnam Style ile çoşmaktan kendimizi alamadık.Hepimizin abuk subuk resimleri oldu.Hepsi çok şeker..Bu arada başka bir arkadaşta gelince kafile büyüdü.
Oradan çıkıp ne yapsak derken.Kordon diye tutturdular.Bu arada bugün hava çok güzeldi.Hatta kaç gündür bu kadar güzel olmamıştı.Güneşli bir gün.
Çimlere oturduk ve kartlarla erkekler oynarken biz o oyunu öğrenmeye çalıştık.Aslında Batak güzelmiş.Eğlenceli oyun hemen kavradım tabii bir daha Okey ve Bilardo oynayacağız(Yine fikir babası ben olarak ve herkes holey diyerekten.).
Tabii herkes Bilardo,Okey,Kart,Tavla oynayan beni görüp cidden mi ?
Süper ya ilk defa bir kızdan duyuyorum oynadığını diyip şaşmaları şaşırtıcıydı.Benim üretimimden kızlar var biliyorum.
Ama şu Bilardo olmalı ya.Hatta bugün çok istedim ama vakit işte.
Kordonda çimlerde oturduk.Sonra bir ara kızları aldım ve çiğdem kola aldık.Çimlerin üstünde bir başka güzel.Kalan çiğdemi kendime zulaladım heheh..
Bugün herkes birbiyle iyice kaynaştı en gıcık olduğunu zannettikleri erkeklerin bile aslında ne kadar iyi çocuklar olduğunu kızlar gördü ve kaynaşık oldular ve hatta tüm grup ayrılmak dahi istemedi.En son benim önderliğim ile Atom içmeye gidildi.Herkes korku içinde bir yandan "Sen önerdiysen iyidir." demeler.Ve hepsi geberdi ,bayıldı resmen.
Eee yani bu kız bu işleri biliyor dostummm  demekten kendimi alamadım.

Mutlu günler hak edenler içindir...

Çok çılgın hayat makisumum da resimleri sonra kafadan çekilmeler yaptık hatta Hitler duruşu bile.Bu hazırlık bir harika dostum!


20 Kasım 2012 Salı

Bahara giderken

Bahar gelsin
Bu limanda gemiye binip kaçalım
Kiraz çiçekleri dökülünce daldan
Biz bu şehirden gidelim
Bağıra bağıra şarkı söyleyip
Issız sokaklarda
Kimselere bakmadan
İnsanlara sormadan
Aldanalım biz
Biraz yeşil erik üstüne biraz tuz
Hayatın sana sunduğu
Bu
Yetinmeyi öğreten
Sevmeyi söyleten hangi duygudur
Günler geçer
Bahar erken
Döktü dallar çiçeklerini
Bu son değil bir başlangıcın habercisi
Seslencesi
O yüzden sil yaşları
Mutlu olmak zamanı.

Otur şöyle karşıma hele bir konuşacaklarım var seninle

Demek istediğim günler oldu zaman zaman.
Bazen yazarken daha bir anlamlı oluyor gibi.Ne ilginç kaç milyar yıldır dünyadayız hala sözlerle anlaşmayı öğrenmedik.Sanırım sebebi ağzımız kalbimiz ve beynimiz arasında cidden sıkışıyor ve saçmalıyor ve kekeliyor.
Acaba insanlara derdimi yazarak anlatsam nasıl olurdu ?
Hiç fikrim yok.Elime yüzüme mi bulaşırdı acaba ?
Bir yere kadar kalbini dinleyen bir yerden sonra inanılmaz beyinci olan benim mesela.Hatta bu beni korkutucu    
kılar ziraa benim sözümden dönme gibi huylarım yoktur.İnadım inat gururum gurur bir insanımdırım.Ha bunun yararı zararı ayrı bir konudur.Bunun yer yer iyi yer yer kötü olduğu doğrudur.
Bir şeylerden zihnen kurtulmaya başladım.Bu beynimi de yüreğimi de hafifletmeye başladı.
Zaman pek çok şeye deva derler ya doğrudur.
Dün benim için dünyanın sonu gelen şeyler bugün değerini kaybetmeye başladı.
Hopp kalkma otur bir çay daha koyayım.
Şekerli , şekersiz hangisi ?.
Şekersiz mi dedin! Peki devam edelim ama şeker her an hazırda.
Kafam bir şehir terminali kadar dolu ve kalabalıktı.Buna yüreğimin sesi eklenince çıldırmamak elde değil.Ama alışmaya başladım.
Hayatın ritmine.
Üstümdeki ölü toprağından silkelenmeye başladım.
Bunu önceden yapmam imkansızdı ve zamana ve yaşadığım tüm anılarıma ihanet olurdu.Her şey sonsuz gün sürdü gibiydi.Ama bir gün kafamın içindeki seslerin azaldığını fark ettim ve bu yakın bir zamanda oldu.Kalbimin sesini bile anlamaya başladım.
Bir gün.Ki bu uzak olmayan bir zaman kalbimin sesini net duyacağım.
Beynim susacak.Bir süreliğine.Çünkü çok fazla duran beyne izin vermeyiz.
Ama zaman önemli şeyleri önemsiz kılıyor.
Derin derin nefes alıyorum.
Uykum var.
Uyku bir zamanlar ki bu bir zamanlar yakındı benim için ilaçtı hala öyle.Çünkü uyuyup rüya görünce orada güzel düşler görürsünüz ve kabuslar.
O zaman gerçekliği yitirir ve girdaplara girersiniz.Olmayan insanlar,olmayan olaylar,bazen korkunç,bazen güzel.
Ama günler hızla geçer ve ensene yumuşak sıcak bir öpücük kondurur ve şöyle söyler zaman;"Bir tanem benim geçiremeyeceğim hiçbir durum yok.Sadece sabret ve beni bekle."
Ve bunun sonucunda görürsünüz.
Evet biraz bisküvi ikram edebilir miyim?
Vanilyalı veya kakaolu hangisi ?
Üzgünüm sadece Vanilyalı kalmış.
Ve zaman akıp geçiyor biz istesekde istemesekde.
Zaman açılan yaraları iltihap kapmadan kapatmamıza izin veriyor gibi.Bugünler artık bitmeli.Bitmeli ki ışıklar tekrar yansın.Ve bir çocuk büyüsün.
İzin mi istiyorsun ?
İzin senin.
Sevgilerimle.

19 Kasım 2012 Pazartesi

Son Bahar

Mevsimleri geçtiği zamanlarda insanların içine pişmanlıklar dolar.Ama pişman olduğunuz ne varsa yitip gitmiştir.O yüzden pişman olmamak en iyisi.Pişman olunca insan ya durumu kurtarmak için mücadele etmeli yada etmeli ne bileyim.
Son bahar yapraklarını dökerken kış bir türlü merhaba diyemedi.Önceleri biraz sıkıntılı geçen Son Bahar'a bünye şiddetle alıştı.Hattı öyle ki son bir kaç gündür anıları silinmeye ve hoyratlaşmaya başladı.
Gezegen hızla soğuyor.Ve insanlar sessizce ağlıyorlar.
Kim bilir gezegenin hangi yerinde galaksilere bakan ve yıldız kaydığında dilek tutan insanlar var.Kayan bir kuyruklu yıldız dövmesi fena olmazdı.
İçimizden yavaş yavaş sayıyoruz ve gözlerimiz doluyor sonra burun deliklerimiz hızla açılıp kapanırken içi doluyor.Ve bir anda gülmeye başlıyoruz içimizden 1,2,3.. derken bir anda düzeliyoruz.Kader denilen şey var mı bilmiyorum.Ama tesadüfler olduğu kesin hemde bunlar birer Mörfi kuralı.
Burada Mörfi'nin doğru yazıldığını tartışamam.
Ama Son Baharım biter gibi.Telaşsız görünen günlerimin ardından yüzüm gülmeye başlarken az az ve bende gülmek istiyorken geri kalan her şeyi yok etmesem bile dolabın üstünde bir kutuya koyup orada bırakmaya karar verdim.
Son bahar.İnsanlar üşürken.Ve sokaklarda hala yapraklar düşmemişken asfaltlara.Bir sene sonra ki işçi bayramını kutlarken insanlar çılgınca ve bunu hala anlamadık biz buna bile gülebiliriz.Tıpkı esprilere güler gibi.
Bu arada Kasım'da Aşk Başkadır güzel bir filmdi.Ama bir Ayının sadece kasımda centilmen ve lady olmasını bekliyorsanız daha çok beklersiniz..
Çünkü Son Bahar Kışa açılır..


Kırmızı Ressam Beresi Bulunca..

Aslında bulalı 2 ay olmak üzere fakat ben daha ancak yazıyorum.
İzmir'de oturanlar için sadece yerini verebileceğim.Umarım aynı yerde bulabilirler ziraa keçeden yani bu kızın kafasınındakinin aynısından olanı ben aldım.Ama örmeleri var çok güzel.Ama keçesi gene gelmiş olabilir büyük büyük ihtimal.
İzmir -Alsancak ,Kıbrıs Şehitleri caddesi vardır.İzmirli olanlar bilir orada Ortalarda bir yerde Ekmek İçinin yanında bir sokak var direk zaten dışında bereler fışkırdığı için işte tam orası.Fiyatı 20 tl. Almak isteyenler hemen baksın derim.Şu an bende hem krem hem kırmızı oldu.Kırmızı setimi böylece tamamladım.
Artık lütfen yağmur mevsimi açılsın ve ben beremle ortalıklarda yürüyebileyim...Bugün kampüste yürürken "Allah'ım ne zaman beremi takacağım ya İzmir hala sonbaharda".

10 Kasım 2012 Cumartesi

Bir hikaye anlatayım;

Uzak diyarların birinde herkesin iyi olduğuna inanan bir kız vardı.Aşk denilen şeyin bir kere olacağına inanır.Birini çok severse onunda onu çok seveceğini düşünürmüş.Bu yüzden ailesini ,arkadaşlarını çok severmiş.
Bir gün kız bir yazı okumuş.Birinin yazdığı ilgisini çekmiş."Acaba bu güzel insan kimdir ?" diye düşünmüş.Kader bu ya o kişi ile tanışmış.
Onun varlığını hiç yadırgamamış kız.
Sanki bir ömürdür zaten onu tanıyormuş gibi hissediyormuş.
Halbuki ne tanıyormuş ne yüzünü görmüş.Ama yine de bir cesarettir tanımak istemiş.Sevmiş besbelli onu.Ama ya saçma sapan biriyse,ya şöyleyse böyleyse diyip durmuş.
Bir yandan "aman sende önemli olan iç güzelliği" demiş..
Gel zaman git zaman büyümüş kalbi..
Bir gün istemediği halde nasıl olduğunu anlamadan dökülü vermiş sözler testiden.
Sırrı açık kalmış kızın.Korkmuş biraz.Endişe etmiş.
Fakat oğlanda ona karşı hisler beslediğini söyleyince kız büsbütün sevinmiş.Kader bu demiş içinden kader.Yoksa olabilir mi? böyle bir şey..
Artık hayatı tek kişilik değilmiş.Artık sadece o yokmuş.Biz varmış kız için.Kıza göre, kız çok severse oğlanda çok severmiş.Kız çok sevmiş.
Halbuki doğanın kuralları olduğunu bilmiyormuş bu kız..
"Çok seversen en çok sen üzülürsün." demiş arkadaşları "Aklını başına topla aldatılırsın çok safsın." demiş diğer arkadaşları..
Kız inatla başını sallamış."Hayır asla inanmam." demiş kız.
Onun sevdiği kişi asla yapmazmış böyle şey.Öyle düşünmüş kız.İçine kuşku sokmamış.Bir sır gibi saklamış sevdiğini.Nazar değer diye bir kaç kişi dışında kimselere dememiş.Halbuki onlara da söylemek değilmiş niyeti ama hatır kalırmış.Neyin hatırı oda bilememiş.
Günler hızla geçmiş.
Kağıtlara resimler karalamış durmuş.Kağıtlara isimler karalamış kız.
Gün gelmiş.
İki dünya bir olup güneş doğunca ikisi karşılaşmış.Sanki hep tanır gibi.Bazen olur ya sanki hiç anlatmadan bilirsiniz.Bir bakışta anlarsınız.Hep varmış gibi kız öyle sanmış.
Ve yüreğinin güzelliğini açmış tüm sevgisiyle.Hiç kimseye açmadığı gibi..
Kız sanmış ki yüreğini oğlana emanet ederse korur ve oda kendi yüreğini ona verir.
Gel zaman git zaman havalar değişince oğlanda değişmiş.
Kız biliyormuş hissediyormuş.Hissettiğinden korkuyormuş.Kendini anlatamıyor.Anlatamadıkça çaresizce çırpınıyormuş.Ve daha çok sevgi vermek istiyormuş.Çünkü severse düzelirmiş sanırmış kız.O yüzden çok sevmiş.Yüreğinin almayacağından çok sevmiş.Masumca.
Hiçbir beklenti içinde olmadan seviyormuş.
Arkadaşları "Çok güzel kızsın niye kendini üzüyorsun bu kadar boş ver.." demişler.Ama o kararlıymış ne olursa olsun değeceğine inanıyormuş.Bir kere daha kulak tıkamış.
Dünyanın ne kadar küçük olduğunu bilmez herkes.
Geceleri geçmiyormuş.
Çaresiz geceler gündüzleri kovalamış.
Kız biliyormuş eğer bu hataysa kimseye itimatı kalmayacakmış.En safça duyguları boşa gidiyormuş sanki.Bir gün daha net anlamış bir şeyleri ama dillendirememiş.
Bir gün oğlan söylemiş her şeyi kıza.
"Ben senin beni sevdiğin gibi sevmedim ki seni." bir ok gibi fırlamış sözler kızın kalbine.
Kızın başka hiçbir söze ihtiyacı yokmuş.
Anlamış her şeyi.Yüreği öyle bir bağırıyormuş ki başka bir şey duymamış.
Haklı çıkmamış kız.Çok sevince sevilmediğini görmüş.Sevmek,değer vermek,beklemek bunların hiçbir anlamı yokmuş insanların üstünde.
Kız o gün kaybetmiş mutluluğunu..
Bir sandık açmış.
İçine kalbini koymuş birde gülücüklerini.
"Olurda bir gün gerçek sevgiyi bulursam "demiş kız "bu sandığı açacağım." ve asma kilidi takmış sandığa.Sandığı odanın en gizli yerine koyup üstüne yorgan atmış.Kimse görmesin diye.
Günler geceler geçmiş..
Kız hep mutluluğu beklemiş.
Kim bilir belki bir gün o kuşun kanadından bir tüy düşer ve kızın omzuna konar..
Kimse bilmemiş.Kız bilmemiş.Sonunu kimse bilmemiş.
Öyle kalmış.
Notlar..Geride..



Bu akşam ;


Sana ne anlamıyorsan..

(Lise yıllarında bana çok söyletilen şarkıyı yıllar sonra tekrar dinlemek çok garip..)



Gözlerimi kapatsam yüzü görür müyüm?
Gündüzleri uzatsam geceler bir kördüğüm
Kapıları kapatsam yalnız üşür müyüm?
Bir kuş olupda uçsam üzerine süzülür müyüm?



Elden bir şey gelir mi
Kıymet bildiklerim gibi
Benimde bilinir mi
Sen haklıydın her zaman 
Annem gibi..

Haksızlığıda koydum bavula
Yalnızlığı da aldım yanıma
Teşekkür ettim her şey adına
Gidiyorum gidiyorum ama 
Etmiyorum 
Eyvallah



Hadi beni duy 
Bu ne biçim huy 
Gel de yerine başkasını koy 
Yaşlanınca hasta olunur 
Yan yanaysak hep çare bulunur ..

(İtiraf etmem gerekirse bu klibi ilk izlerken oh oh Ziynet hanım çıtır oğlan bulmuş derken sonra ağlayıp üstüne sonra her gördüğüm an zırıl zırıl ağladığım ortada..)



Biliyorum ki Tanrım
Seni çok uzak bir yerlerde yaratmış
Seni yazmış alnıma haketmem için Yıllar yılı aratmış.



                                                    Amman hayat hiç insana adil davranmıyor
                                                        Yıllar yaprak yaprak takvimden kopuyor
                                                             Şimdi o nerede ben nerede Allah bilir
                                                                     Sorma hiç sorma..




Cumhuriyet Savar,Atatürk Sevmez

Günümüzün geldiği şey bu değil mi?
Dün hocanın beni kenara çekip dediği gibi "Dikkatli ol kenara çekerler,başına bela alma.Kimin ne olduğunu bilemezsin.Kıstırıveririler seni kenarda."
işte..
Artık Atatürk ve Cumhuriyet sevenlerine başına gelebilecek durumlar.Ve bu yüzden dikkat etmeniz için sizi uyaran hocalar.Aman kızım dikkat et.Bu kadar cesur olmak iyi değil kızım.
Babam ne der;"Kızım Allah için karışma sus!".Çünkü başıma ülkemi sevdiğim için bin bir bela gelebilir.
Artık kendi ülkende Cumhuriyet diyemez.Atatürk sevemez hale getirildik.Getiriliyoruz.Biz artık eskici gerici onlar muhalif durumuna gelmek üzereler.
Anıtkabir'in 364 gün çuvala girip 10 Kasım'da tadilata alıcaz demek yada bundan bir kaç gün önce başlanması falan bilinçli değil mi?Al ve alma.Alamazsın kardeşim sen kimsin be..Lafı bile sinir kaynağı..
Cumhuriyet Savarlar iş başında.
Ya kadınlar.
En çok sizden tiksindim.Hem cinslerim olarak size bakınca koyun sürüsü görüyorum."Meeeee" diyorsunuz..Bu ülkeye Atatürk ve Atatürk'ün halkının ,arkadaşlarının yaptığını kim yaptı? ..Hele İngiltere sömürgesi olsak daha iyi din yaşardık diyet o kadınları tokatlayıp kendine gel Malak diyesim geliyor..
Artık hiç umrumda değil.Çünkü acaba Türk halkı iyiyi hak ediyor mu? diye düşünür hale geldim.Çünkü Atatürk ve silah arkadaşlarına yapılan hakaretler,Cumhuriyet karşıtlığına dur diyen herkes Anarşist ,Vatan Haini damgası yer oldu.
Ama dağdaki Özgürlük savaşcısı.
Ülkenin askeri liderini karşısına tanık olarak ,Terör örgütünün ikinci adamı getiriliyor ve dinleniyor.Ülke bu halde.
Oslo katilinin idam edilmesini isteyen İmralıdakini ;ananas,avokado,mango ile besliyor.Kimin parası ile "Halkın!"..
Bugün herkes gibi Atatürk sevgimi yazmayacağım.364 gün unuttuğunuz Atanızı bir gün hatırlayabilecek.Hatta 1 gün bile değil şu saatte unuttuğunuzu görmek zor değil.
En iyisi susun.
Hatta anlarsanız..

Shut UP!


Neyleyim

Bilemiyorum hatam nerede?
Ya söylenilen gibi hatalı olan benim ya da ben hala roma döneminde kalmış hala gerçekliğe inanan bir zavallıyım.O kadar ters mi düşüncelerim?
Sırf herkesin dediği gibi dik kafalı ve gururlu olduğum için mi ,bu dünyada yalnız mı kalacağım?
Sinirlerim geriliyor.
Dik kafalı mıyım ?
Evet öyleyim belki..
Ama benim inandığım şeyler bu hayatta .Değer verdiğim kavramlarım var.Ben kimsenin hayatına oynamadım.Kendi hayatıma oynadım.
Bir sülük bir sümük olmayı göze almadım ki ben.Herkes gibi olmaya çalışmadım hiç.Şu yarın son bulup bulmayacağını bilmediğim kısa ömrümü ben olarak yaşamak istedim.
Evet dik kafalıyım.Evet rahat mısınız?
Mutsuz olmamı istemiyorsunuz belki.Ama benim bu şekilde mutlu olmayacağımı hala anlamadınız.
Neyleyim yalan duyguları.Ben katıksız sevginin peşindeyim.Hayat kolay mı?
Hayat bazen vazgeçmek ağlayarak.İsteyip tutamamaktır.
Buna göz alacak kadar cesur olmuş benden kork gibi kaçmamı beklemeyin.
Ben hayatla savaşıyorum.
Ve gerekirse bu uğurda yalnız kalırım.
Benim yolumda benimle yürümeyecekseniz ayak bağı olmayın!


9 Kasım 2012 Cuma

Başka alemde sev beni

Belki kuş olurum diyorum ne bileyim belki dişi bir aslan olurum.Sen sev beni.Kimsenin beni sevemeyeceği kadar.Gözlerime bakıp sev beni.Hiç sevmemiştin beni.İşte o sevmediğin kadar sev olur mu?
Yağmur kadar sev beni mesela.Yok yok yağmur atomu kadar.Ben kollarımı açıp sana "Evren kadar seviyorum seni." diyeyeyim hani evren genişliyor ya öyle bir şey.Sen beni tuz kadar sev.
Bu evren dar bana.Ulaşılmaz yollar.Kırık dallar.Ağlamıyorum inan.Gülüyorum hayata.Anılar ılık ılık sarıyor beni üzüleceğime daha sıkı bağlanmışım onlara.
Sen en iyisi kuala olarak sev beni ne bileyim ağaç olayım sarıl bana.İnan çok zahmetsizim.Yapraklarım senin olsun.Gövdem tutunup sarılacağın.Ve seni koruyacak tek yer.
Başka alemde sev beni insanlar aleminde olmadı.Hayvanlar alemini deneyelim biz en iyisi.

5 Kasım 2012 Pazartesi

masam

derli toplu duramaz.
bir gün dursa ertesi gün curcuna.tıpkı ben.bir insan neyse masası da o.fakat benim hastalık derecesinde deli bir toplama hastalığımın olduğunu herkes bilir..hayır bugün ben dağıtmadım.benim ufak velet dağıtmış.zımba telleri,kolyeler,sayısız silgi (sağ olsun ösym'nin tüm sınavlarını girmekten Pelikan koleksiyonum oldu.) 3 adet kalem kutu( nereden çıktığı belirsiz),boya kalemleri,benim bir yığın tokam,ilaç,defterler,kitaplar,bileklikler,çatal,bardak,çikolatası paşa tarafından yenmiş paketi bırakılmış bir adet çöp.... vb..
hayır duyduğum kadarıyla zaten kafası sayısal basanlar (şekil a) hiç derli toplu masa ile olamazmış.çalışmadan önce odayı temizler masayı temizler öyle başlarım çünkü dikkatim dağılıyor.ama sonra dersin yarısın "aman Allah'ım" durumu oluyor..
Şu an masa yüzünden ve ayrıca gözlerimin aşırı derecede ağrımaları hatta resmen gözlerim kan çanağına döndüğü için çalışamıyorum.tek ümidim ablamın aldığı pastadan yemek.
Aynı benim durum.. :'(


Ümit Yaşar Oğuzcan-Bir gün anlarsın

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın aslında her şeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu iğrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersin de aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş bir gün anlarsın

Bir gün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

Seni sevdiğimi bir gün anlarsın.

Ümit Yaşar Oğuzcan






3 Kasım 2012 Cumartesi

Yakamozun Şarkısı

Yakamoz vururdu kıyıya.Anıları anlatır eşe dosta.Eskiden bir çift vardı derlerdi orada.Bakarlardı uzak görünmez kıyılara.Sonra bir gün korktu kaçtı biri.Yıldı gibi biri.Bekledi biri.Limanda.Sonra bir gün kalktı gitti.Yitti bitti biri.Diğer sonsuzda.
Bir gün meltem esti hafiften.Ilık ılık söyledi şarkılarını.Onlar artık dinlemez.Sevdikleri şarkıları.Çünkü ağlatır.O güzel anıları.
Gözleri mahşer sözleri mızrak dokunmaya değmez.Acıtır geceleri o deniz.Üstünde uçulmaz.
Söz dedi Martı gak dedi belki.Selam verir gibi.Duymadı eller.Duymadı gözler.Ağlayan yılları.Martılar ağıt tutar kimse duymadı.Çiftte kuşlar ağladı eller duymadı.Bir hazin kayıkçının hazin hikayesi.Kız hep orada bekledi.Gemi hiç gelmedi.
Gitti oğlan.Gitti kız.Artık gelmeyecek.Taşlar vardı kokan limanda kimse bilmeyecek.Söz ver derdi içinden geleceksin bir gün.Sevmedi belki dedi balık.Kıvrak kıvrak.Gümüş..

mavi kuş

rüyaların ona çıkmaz.yollar ona çıkmaz.onun yolu bir başkasına çıkıyordu.gözlerin kapalı geceler boyu ettiğin dualara rağmen rüyaların kan revan içinde kaldı.kan olan rüya bozulur derler.tıpkı umut dolu gördüğün rüyalar gibi.bir telefon belki bir mesaj belki kalbinin çırpıntısı.beklenti dolu gemiler hiç gelmez.
senin en güzel düşlerin korsanlar tarafından çalınmıştır artık.
yüreğin köpürmüş körpe ve yalnız.artık inancın pek çok şeye yitmesine rağmen bir umudun vardır hiç olmayacağını bildiğin.artık o senin değildir.anılar dört bir yanını sarabilir.hatta belki peşini bırakmaz.ama çare yok dermanda.ne doktor çaredir ne ilaç.bir şey çaredir oda olmayacak.
hayat dediğimiz şey.onur dediğimiz yelek.gurur dediğimiz zırh.bunların hiçbirini atmayı beceremedik.beceremeyiz de.kimse dokunamaz bizim çaresizliğimize.boğazımızdaki düğüme.gövdemizde ki yumruya.yüreğimiz sıcak ellerimiz buz.yüreğimiz mahşer yeri.arafa düşmüş tüm duygular.bir girdabın içinde tıkılmış kalmış.dibe doğru adım adım.
ne soran var ne anlayan nede anlatmak isteyen.belki bu yüzden öleceğiz yaban ellerde.sürüneceğiz belki.sıla özlemi gibi olacak.hiç kısalmayacak yollar.ve o vapur aynı olmayacak.yürünülen sokaklar dar gelecek.susacak tüm kaldırımlar.bir mavi kuş kalacak geri kalbe uçan.bir mavi kuş kalacak hep bana konan.bir mavi kuş güzel anıların kokusu.bir mavi kuş sevincimin eski anısı.

Hayal Kırıklıkları

Kolumuz bacağımız kırılsa acımaz hayal kırıklıklarımız deler geçer.
Ben mesela Cemal Süreya'yı severim.Ama tanışmak istemezdim.Kafamda onu oturttuğum yerden düşebilir belki.Hayallerim yıkılabilir diye.Zaten Rahmetli olduğundan tanışmam imkansız ama amacım örnek vermek.
Bazen ailemiz,arkadaşlarımız,bize yakın (eş,nişanlı,sevgili,sözlü,..) kişiler dahi bizi hayal kırıklığına uğratabilir.Sanırım en iyisi hayal kurmamak diyorum.
Hayatımın senaryosu 2.el gibi.Kimsenin okumaya tenezzül etmediği bir şey.Umrumda da değil aslında.Aman neyse.